Thursday, April 29, 2021

Why Schools are Useless? [TR] [EN] [DE] (Short Article)

 [TR] Bana göre okullar çocukluk ve gençlik çağındaki insanların zamanını çalmaktan başka bir işe yaramıyor. 2021 yılına geldik ve neredeyse her türlü bilgiye internet aracılığıyla saniyeler içerisinde ulaşabiliyoruz. Şuan ki okul sistemi bundan birkaç yüz yıl önce 18-19. yüzyılda o zamanki hayat için tasarlandı fakat biz hala bu sistemi kullanıyoruz.

          Okul her zaman bizlere bir şeyler öğretmek için çabalıyor fakat bize nasıl öğreneceğimizi öğretmiyor. Binlerce bilgi görsel ve işitsel değil de sadece sözel bir şekilde anlatılıyor ve öğrencilere ezberletilmeye çalışılıyor. Böylelikle okulda verilen eğitimle birlikte hiçbir şeyi sorgulamayan, gerçek hayatta ne yapacağını bilmeyen beyni yıkanmış gençler hayatını kapitalist düzenin içine sokuyor ve batıyor...

[EN] Personally speaking, schools are nothing else than places that waste people's childish and teenager times. We are in 2021 and we can access almost everything on the internet in couple of seconds. Today's school system was made centuries ago designed for 18-19th century but we are still using this outdated system.

         School always wants us to learn something but they don't teach how to learn. Thousands of information are only taught verbally instead of visually and auditory. Thereby brainwashed teens who do not question anything and do not know what to do in the real life with the education given at the school are occured. They end up putting their life into the capitalist order and sinking...

[DE] Persönlich, Schulen sind nichts anderes als Orte die kindlichen und jugendlichen Zeiten der Menschen verschwenden. Wir sind im Jahr 2021 und wir können in wenigen Sekunden auf fast alles im Internet zugreifen. Das heutige Schulsystem wurde vor Jahrhunderten geschaffen und entworfen für das 18-19.. Jahrhundert aber wir benutzen immer noch dieses veraltete System.

         Die Schule möchte immer, dass wir etwas lernen aber sie lehren nicht, wie man lernt. Tausende von Informationen nur gelehrt werden verbal statt visuell und auditorisch. Damit gehirngewaschene Teenager, die nichts in Frage stellen und weiß nicht was im wirklichen Leben tun soll mit der Ausbildung an der Schule gegeben kommen raus. Am Ende setzen sie ihr Leben in die kapitalistische Ordnung und sinken...



Article about Internet and Social Media Usage [TR]

  Ekim 2020'de yapılan bir araştırmaya göre, 

Dünyada 4.66 milyar internet kullanıcısı var.

Yani Dünya nüfusunun %59'u.

En çok internet kullanıcısına sahip olan bölge ise Kuzey Avrupa.

Danimarka,İsveç gibi İskandinav ülkelerini kapsayan bu bölgenin nüfusunun %95'i internet kullanıyor.

En çok internet kullanan ülkeler ise Birleşik Arap Emirlikleri, Danimarka ve Güney Kore.

Güney Kore'ye nazaran biraz da tahmin edebileceğiniz gibi Kuzey Kore neredeyse hiçbir internet kullanıcısına sahip olmamakla beraber dünyanın en az internet kullanılan ülkesi.

Türkiye'de ise Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2019 verilerine göre nüfusun yüzde 75,3'ü internet kullanıyor.

WeAreSocial'ın Ocak 2020 verilerine baktığımızda ülkemizde 62.7 milyon internet kullanıcısı var.


4.66 milyar internet kullanıcısının yanı sıra, 4.14 milyar aktif sosyal medya kullanıcısı var.

Facebook bu mecraların en başında geliyor, aktif olarak 2 milyar 740 milyon kullanıcısı var.

YouTube ise hemen arkasında 2 milyar 291 milyon aktif kullanıcı ile 2.sırada.

3. sırada ise Türkiye'de bir hayli popüler olan WhatsApp var, 2 milyar aktif kullanıcı.


Şu ana kadar Google Play Store'da sadece 12 uygulamanın 5 milyardan fazla indirmesi var.

Bunların çoğu yeni alınan akıllı telefonlar ile birlikte indirilerek gelen Google uygulamaları.

Google uygulamaları dışında Facebook'ta WhatsApp ile birlikte bu ligin içinde.

Bunun yanı sıra, WhatsApp Android ve iOS'ta dünyanın en popüler uygulaması olarak sayılıyor.

2019'da büyük bir çıkış yaşayan WhatsApp, şu an da bile dünyanın en çok kullanılan uygulaması.


Article about COVID-19 [TR]

Koronavirüs, şüphesiz 2021 yılında insanların çok dikkat etmesi gereken birşey haline geldi.

Dışarı çıktığımızda, insanlarla temas kurmamız gereken, kalabalık ortamlarda durmamız gereken zamanlarda ağzı ve burnu kapatan bir maske giymek şu an Türkiye'de yaşayan bir insan için zorunluluk haline geldi.

Özellikle Türkiye'de yaşayan bir insan dedim çünkü hali hazır da virüse karşı tamamen etkili bir şey geliştirilmemiş olmasına rağmen, bazı ülkeler resmen koronavirüsü yendi.

Çin, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda gibi Doğu ülkelerinde maske ve sosyal mesafe önlemleri yok, virüs neredeyse yok hükmünde sayılıyor.

Fakat tabii ki virüsle uğraşan tek ülke Türkiye değil. Batılı ülkelerin neredeyse tamamı 1 yıl kadar uzun bir süre geçmesine rağmen koronavirüsüne karşı verdikleri mücadeleyi hala sürdürüyorlar.

Çoğu zaman örnek almaya çalıştığımız, o ekonomisi çok iyi olan, insanların özgürce ve refah seviyesi yüksek bir şekilde yaşadığını düşündüğümüz ülkeler, iyi ekonomilerine ve sağlık sistemlerine rağmen doğulu ülkelerin koronavirüsüne karşı birkaç ayda başardıkları normalleşmeyi beceremedi.

Peki nasıl oldu da virüsün çıktığı bölgede bulunan bu ülkeler virüsü yenmeyi başardı fakat diğerleri başaramadı?


Öncelikle koronavirüsün hangi durumlarda ve nasıl bulaştığını açıklayayım sizlere;

Her nefes aldığımızda, özellikle konuştuğumuzda, hapşırdığımızda ve öksürdüğümüzde dışarıya ağzımızdan küçük su damlacıkları fırlatırız.

Bu su damlacıklarının bazıları büyük ve ağır olur, tükürük gibi. Bunlar hızlıca yere düşerler.

Ama diğerleri daha küçük ve hafif olduğundan dolayı havada uzun süre kaldıktan sonra yavaşça yere düşerler.

Virüsü taşıyan da bu damlacıklardır.

Bir damlacık havada süzüldükten sonra buharlaşırsa virüsün bir süre havada kalmasına yol açar. Ve eğer virüs sağlıklı bir bireyin ağzının içinden boğazına doğru girerse, virüs bu kişinin vücuduna yerleşir.

Bu şekilde virüs kapmayı etkileyen 3 faktör var:

1- Mesafe: Mesafenin 1.8 metre veya daha uzun tutulması öneriliyor.

2- Süre: Virüse maruz kalınan süre de çok önemli. Henüz koronavirüsün vücudumuza girmesi ne kadar uzun sürüyor bilmiyoruz ama ne kadar az tutulursa o kadar iyi olduğu tartışılmaz.

3- Havalandırma: Virüs kapalı ve havalandırmanın açık olduğu bir yerde çok daha bulaşıcı bir hale geliyor. Fakat dışarıda rüzgarlı bir havada aynı durum geçerli olmuyor. Dışarısı kapalı bir alanın aksine açık bir ortam olduğu için virüsün dağılması virüsü daha etkisiz yapıyor.

Çin'de ki bir akademik araştırmada 318 salgın vakasının sadece 1 tanesinin dışarda bulaştığı bulundu. Bu da virüsün kapalı alanda dışarıya göre çok daha etkili olduğunun kanıtıdır.

Havada kalan virüsün solunması dışında virüsün bulaşabileceği bir tane daha yöntem var. O da virüsün ele bulaştırılıp daha sonra o ellerle dezenfekte edilmeden yüze dokunulunması.

Bu yüzden elleri sık sık dezenfekte etmekte cidden önemli.


İnsanların aklını kurcalayan bir farklı konu ise, maskelerin cidden koruyup korumadığı. 

Koronavirüs, bir insan saçının 1000'de 1'i kadar küçük olabiliyor. Maskelerin bu kadar küçük partikülleri engellemesi neredeyse imkansız gibi düşünülse de, aslında maskelerin çok önemli bir özelliği var.

Maskeler virüsün tamamiyle geçişini engelleyemese bile virüsün çoğunu durdurmayı başarıyor, bu da maskeyle hastalığı kapan bir hastanın ölüm ve semptomları yaşama olasılığının normal bir şekilde hastalanan bir hastaya göre daha az olması anlamına geliyor.

Yani maskeler her türlü bir koruma sağlıyor. Fakat insanların aklına takılan bir şey daha var.

Piyasada şu an çok fazla maske çeşidi var ve insanlar hangisini kullanmaları gerektiği konusunda kararsız kalıyorlar.

Toronto Üniversitesi'nde tüm maske çeşitleriyle yapılan bir testte 3 katlı medikal maskenin dışardan gelen havayı en etkili şekilde tuttuğu gözlemlenmiş. İki maske üst üste giymek tabii ki de bazı durumlarda daha etkili olabilir.


Koronavirüs kalıcı olarak hayatımızdan çıkabilir mi?

Eğer bir insan virüse yakalanmışsa bu insan virüsü 2 veya 3 kişiye kadar bulaştırabilir. O diğer 3 kişi de bir başka 3 kişiye onlarda diğerlerine ve diğerlerine diye gider bu durum.

Çiçek hastalığı insanoğlunun şu ana kadar tamamiyle yok edebildiği tek insan hastalığıdır ve yakın bir tarihte, 1980'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastalığın bittiği açıklanmıştır.

Çiçek hastalığının aksine koronavirüsünün bulaşım şekli, hastalanan bazı insanların hiçbir şekilde semptomları göstermemesi koronavirüsünün çiçek hastalığı gibi tamamiyle bitmesini çok zorlaştırıyor.

Virüsün insanlarda tamamiyle bitmesi bile virüsün tamamiyle biteceği anlamına gelmiyor çünkü, virüsün yarasalarda da bulaştığı fakat onlarda etkili olmadığı düşünülüyor.

Bu da şu demekki insanlar içinde virüs bitse bile tekrar hayvanlardan insanlara virüsün geçme olasılığı var.

Çoğu araştırmacı ilerde virüsü zaptedip kontrol altına alıcağımızı düşünüyor.

Grip gibi, her zaman etrafta bulunan fakat soğuk algınlığından başka birşeye nadir dönüşen bir endemik olarak kalması en mümkün olay gibi duruyor.


Güney Kore'nin ve Çin'in koronavirüsle mücadelesi.

2020 başlarında Güney Kore ve Çin'de virüs acayip hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştı.

Tabii o zamanlar Çin ve Çin'e komşu olan ülkeler dışında virüs pek önemsenmemişti.

Koronavirüs salgınının ilk vakaları Çin'in Wuhan kentinde bildirildi.

Salgına yakalanan hastaların çoğunun Wuhan'da bulunan deniz ürünleri ve canlı hayvan satılan bir pazarı yakın bir zamanda ziyaret ettikleri ortaya çıkınca hastalığın bu pazardan geldiğine inanılmaya başlandı.

2020 Ocak ayında vakaların hızla artması ve virüsün kontrolden çıkmasıyla birlikte 11 milyon insanın yaşadığı Wuhan kenti tamamiyle karantına altına alınmıştı.

Şehirde ki bütün giriş ve çıkışlar kapatılmıştı. İnsanlar Çin'de beklenenden daha büyük bir felaketin yaşanacağını düşünüyordu.

Çok zaman geçmeden Wuhan'la birlikte 15 diğer şehir de karantina altına alındı. Bu 60 milyon insanı karantinaya alıp hareketlerini etmelerini engellemek demekti.

20,000 civarı tıp çalışanı Wuhan'da ki hastanalere sevk edildi ve kısa bir sürede büyük kapasiteli hastaneler yapıldı.

Test ve iyileşme sürecindeki tüm masrafların bedava olması sebebiyle ekonomik durumları her nasıl olursa olsun her insan aynı şekilde test yapılıp tedavi ediliyordu.

Test sonucu pozitif çıkmış kişiler zaman kaybedilmeden karantinaya alınıp yakın temasta bulunduğu kişiler de kontrol altına alınıyordu.

Çin virüse karşı agresif bir tavır alıp hiçbir şekilde zaman kaybetmeden savaştı ve bu savaşı birkaç ay içinde kazandı.

Fabrikalar, alışveriş merkezleri, restoranlar haftalarca kapalı kaldı fakat sonucunda Çin salgını kontrol altına almayı başardı.

Çin'de uzun zamandan beri virüs neredeyse yok. Virüsün çıktığı veya çıktığına inanıldığı yer olan Wuhan'da bugün sadece 6 yeni vaka bildirildi.

1.4 milyar nufüslü ve salgının başladı ülke olan Çin'de aylardır günlük ortalama 20 vaka bildiriliyor.

Çin salgının yeniden yükselip bulaşabileciği riskinin farkında ve bu riski çok dikkatli bir şekilde yürütüyorlar.

Çin koronavirüsüne karşı hızlı davranıp, dikkatli ve agresif tutumuyla virüsü tamamiyle kontrol altına aldı.

Güney Kore ise geçmişteki deneyimlerini kullanarak hızla artan virüs vakalarını durdurmayı başardı.

2015'te Orta Doğu'dan ülkesine geri dönen bir Güney Koreli ilk kez 2012 yılında Suudi Arabistan'da ortaya çıkan MERS tipi koronavirüsü Güney Kore'ye taşıdı ve ülkede büyük bir panik oluştu.

Virüsü ülkeye getiren hastanın nerelere gittiği, kimlerle temas halinde olduğu takip edildi ve virüs 2 aydan kısa bir süre içerisinde durduruldu.

Aynı takip sistemi koronavirüse karşı da yapıldı. Test sonucu pozitif çıkan insanların kimlerle temas halinde olduğu takip edildi ve hastanın temas halinde bulunduğu insanlara da test yapıldı.

Bu takip sistemi böyle devam etti ve Güney Kore devleti, virüs konusunda vatandaşlara karşı hep şeffaf oldu.

Birkaç mobil applikasyon üzerinden koronavirüs takip haritaları yapıldı ve virüsün yaygın olduğu yerleri insanlar cep telefonlarıyla kolayca görebildi.

Çin'de olduğu gibi Güney Kore'de sağlığı ekonomiden üstün tuttu ve test, ilaç vb. gibi hizmetleri ücretsiz yaptı. 

Türkiye'nin virüse karşı tutumu bu ülkeler gibi başarılı olamadı.

Türkiye maalesef ki ekonomik olarakta çok zor bir dönemden geçiyor. Bu yüzden de insanlar sokağa çıkma yasağı olan günlerde bile geçinebilmek için çalışmak zorunda kalıyor.

Öyle ki hafta sonları sokağa çıkma yasağı kararı alınmasına rağmen bu yasak sözde kalıyor ve yasağı çiğneyen insanlara hiçbir yaptırım uygulanmıyor.

Türkiye'de ki insanlar uzun bir zaman geçmesine rağmen halen daha virüsün ne kadar tehlikeli olduğunun ve özgürlüğümüzü nasıl çaldığının farkında değil.

Virüsü durdurmak 1 kişiye veya bir gruba bağlı değil, tüm ülkeye bağlı bir durum ve bu durumda ülkecek hep beraber dikkatli davranmalıyız.

Maalesef Devletin ve Sağlık Bakanlığı'nın virüse karşı tutumu çokta iyi olmadı bu süreç içerisinde.

Defalarca kez aynı şeyler tekrar tekrar denendi ve denenmeye devam ediliyor fakat virüs düzgün bir şekilde kontrol altına alınamıyor.

Aşıların da geliştirilmesiyle birlikte artık virüs kontrol altına alınmalı, insanlar yavaştan normal hayatlarına geri dönebilmeli.

Fakat Türkiye'nin ekonomik olarak büyük bir çöküşte olması sebebiyle virüse karşı iyi önlemler alınamıyor. Karantinalar uzun süremiyor ve iş yerleri kapatılamıyor.


Sahi konu aşılara gelmişken, nedir bu aşılar?

Gelişen teknoloji ve sağlık sistemiyle birlikte virüse karşı rekor bir sürede aşılar geliştirilmeye başladı bile.

Fakat aşılar insanlarda aynı maskelerde olduğu gibi bir güvensizlik yarattı.

İnsanlar hangi aşıya güvenmeleri gerektiğini ve hangisinin en çok etkili olduğunu düşünmeye başladı.

Peki hangi aşı en güvenli ve en etkili?

Cevap: Hepsi. Bütün bu aşılar bireyde virüse karşı tam bir bağışıklık kazandırmıyor. Yani bu da şu demekki aşı olsanız bile virüse bulaşma riskiniz var.

Aşılar virüsün semptomlarına karşıda tamamiyle bir bağışıklık kazandırmıyor.

Peki ne işe yarıyor bu aşılar?

Bu aşılar virüsün ölümcüllüğüne karşı tamamiyle bir bağışıklık veriyor hastaya. Tüm bu aşılarda yapılan testlerde aşı olan hiç kimsenin virüsten ölmediği tespit edildi.

İşte bu yüzden aşı ilk risk grubunda bulunan insanlara yapılmalı.

Yine de tamamiyle olmasa bile bireye virüse karşı bir bağışıklık veriyor.

Kola yapılan her aşıyla birlikte virüsün bitişine daha da yakınlaşıyoruz.

Kısa bir zaman diliminde çok daha etkili aşılar çıkacağına kesin gözüyle bakıyorum ben. 2021'in sonlarına doğru en azından birazcık rahatlamış oluruz herhalde...










Sunday, April 4, 2021

Movie Review : Interstellar

 Alright alright alright... This is the review of in my opinion the best movie ever Interstellar!



HOW OLD IS INTERSTELLAR?

The movie was released in 2014. It is an epic science fiction film.


HOW LONG IS IT?

It is quite longer than an average movie, 2h 49m.


MY OPINION ABOUT THE MOVIE

Such an inspiring and emotional movie. A team of astronauts travel through a wormhole in space in an attempt to search for a new home for mankind and ensure humanity's survival. Joseph Cooper has to make a choice between leaving his family behind and saving the humanity or letting humanity die. After watching this movie you'll learn a lot about space and why we need to explore our galaxy also the problems we may face in the future. Everything looks so realistic and meaningful. Video editing and music is on point aswell. 


DO I RECOMMEND IT?

 Absolutely yes, everyone in the world should experience this masterpiece I'm gonna give it a rating of 9.3/10.

Saturday, April 3, 2021

Game Review : The Last of Us Remastered (PS5)

 This time it is another legendary game for the Playstation history, The Last of Us Remastered by Naughty Dog.


HOW OLD IS TLOU REMASTERED?

Game was released in 2014. Remastered for Playstation 4 1080p.


HOW MUCH IS IT?

Game is only 9.99$ sold and shipped by Amazon


HOW LONG DID IT TAKE ME TO FINISH?

I finished the game in couple of days, around 16 hours of playtime, which is not too long but not too short either.


WHAT MAKES THIS GAME SO SPECIAL?

This game is one of the biggest hits in the Playstation history. In my opinion story of this game makes it special.Sad and a joyful story at the same time.Just incredible.



WHAT DO I THINK ABOUT STORY?

We control Joel, a smuggler tasked with escorting a teenage girl Ellie, across a post-apocalyptic United States. At the start of the game, we live the moment of outbreak, where Joel's one and only daughter Sarah gets shot and killed in front of him. At first, Ellie and Joel don't really like eachother but as they travel the entire country together they start to get a special relationship of daughter-dad. And in the end of the game Joel makes a choice between saving the entire world from this apocalypse or saving Ellie from the hospital. Such an admirable story for whom like to feel their emotions while playing a game. 


DO I RECOMMEND IT?

This game is a must play for sure. If you haven't played this masterpiece yet, I don't have anything to say...


HOW WAS THE GAMEPLAY?

So game is almost 7 years old now and of course my expectations weren't too high for this game  but still graphics etc. looked very decent and the gameplay was very good for a game that was made in 2014.



The Last of Us Remastered will definitely remain in our minds as a legendary game, It deserves to get a 96/100. Will be reviewing Part II soon...






Friday, April 2, 2021

Game Review : Red Dead Redemption 2 (PS5)

Alright sooo, we're gonna review in my opinion the best game made for PS4 Red Dead Redemption 2 by Rockstar Games


HOW OLD IS RDR2?

Game was released in 2018. 


HOW MUCH IS IT?

You can buy it for 40-45$ on Amazon. It definitely worth it's price.


HOW LONG DID IT TAKE ME TO FINISH?

It took me more than a week to finish it (around 60 hours of playtime) but if you only willing to play the main story then you should be good to finish the game after 48 hours of playtime.


WHAT DO I THINK ABOUT QUESTS?

There are way too many side quests and I gotta say that some of them are boring and unnecessary, but most of them are worth to spend your time because each got it's own story and those stories are unique also intriguing so i recommend everybody to don't ignore those side quests.
Main(story) quests aren't repetitive and as they are connected to game's epic tale i enjoyed almost every main quest in this game.I shall say while playing those quests i didn't play them i lived them it was such an amazing experience to be able to play those quests.



WHAT DO I THINK ABOUT STORY?

Red Dead Redemption is the presequel game of the first Red Dead Redemption game.The game's story is based on the relation between the player and our main character Arthur Morgan.As the game goes in the end of the Wild West era Arthur Morgan and his gang leader friend Dutch Van der Linde are forced to flee and fight their way across the rugged heartland of America in order to survive.So we're basically guests to their long adventure and Arthur's choices between his own ideals and loyalty to the gang that raised him.Arthur had to brutally fight against threads wanting to tear the gang apart but in reality he is such a harmless character and in the end of the game he starts to hesitate Dutch's decisions about rob plans to save the gang as they lose several gang members at this rob plans including gang's dad Hosea. Dutch was planning to hit a big rob and then escape America with the gang but things never went as he thought it would go. Story is full of adventure and different kinds of fate for each gang member finishes with a beautiful emotional end.I loved the story of Arthur Morgan and what they went through with John Marston.



HOW WAS THE GAMEPLAY?

Probably the most detailed and realistic game I've ever played.Every move you make just feels real.Saw couple of bugs but they were not too effective. Overall I can say gameplay is 10/10.





Red Dead Redemption 2 gets a well deserved 98/100 from me.Looking forward to next reviews :)




Welcome to the official blog of Berk Karabulut!

 Hello everyone, I created this blog to discuss about different kinds of stuff and wanted people to know me better.
Here, we'll talk about different subjects, discuss about developing and accomplish important things.

Do not ever underestimate the power of this blog.This is the place where you can have fun and learn something new at the same time.

I think I've clearly explained the purpose of this blog.If you haven't understood anything still, just let me introduce myself to you.My name is Berk Karabulut, a 16 year old boy who is living in Istanbul/Turkey.

I've always wanted to create something unique, convenient and successful.This blog is just the start of my long adventure.I know that nobody will see this blog in the close future, but once people discover this blog, they'll be amazed with what I've done.I'll mostly post my opinions about different stuff.Remember, these are just my personal opinions and you may agree or disagree with them.You can always discuss with me.

For now, stay safe and be healthy!

Why Schools are Useless? [TR] [EN] [DE] (Short Article)

  [TR] Bana göre okullar çocukluk ve gençlik çağındaki insanların zamanını çalmaktan başka bir işe yaramıyor. 2021 yılına geldik ve neredeys...